Sayfalar

19 Nisan 2010 Pazartesi

Umutsuzluğa dair...


Kişilik olarak, çok kırılgan bir yapıya sahibim, motive olmam ve demotive olmam arasında incemi ince bir çizgim var kendime has. Hayata dair her konuda böyleyim,

Futbol da hayatıma dair büyük tutkuların en başında gelir. Bir ‘’uyanış’’ olarak nitelendiriyorum son dönemde yaşadıklarımı, Mesleğimle hiçbir alakası olmayan ve getiriside bulunmayan futbolu artık farklı bir gözle izlediğimi görüyorum, Üslubumu değiştiriyorum önce, bu değişiklik daha sakin maç izlememi sağlıyor. Rakip gözetmeksizin top stoperlere geldiğinde lütfen anlamsız uzun vurma diye yalvarıyorum içimden, Hızlı oyun istiyorum, güzel oyun, tempolu ortasahaların oyundan düşmediği, oyunun gereksiz kesilmediği vs vs vs.

Artık kulubüme daha bir bağlı hissediyorum kendimi, Lisanslı ürünler satın alıyorum, mobil hat, tv, derken samiyene maça gidiyorum, bulunduğum şehre yakın deplâsmanlar kovalıyorum, Turuncu devrime inanıyorum, Temmuz 2009 dan dan beri bu sene 2.liği başarı olarak görüyorum, ligi 7.de bitirsek devam diyorum, beklenen gün gelecekse acı çekmek kutsaldır ya hani.

Almanya 2006 öncesi ve sonrası Bundesliga daki değişimi gördükçe Uluslar arası orginazyonların önemini birkez daha anlıyorum, Stadyumlar geliştikçe tribündeki insanların futbol kültürlerinin de gelişeceğine inanıyorum ülke futbol kalitesinin artacağına..Hiddink geliyor milli takımın başına,Türkiye bu sefer 2016 avrupa şampiyonası düzenlemek için aday oluyor,’’marka değeri’’ kavramı giriyor türk futboluna herkes ondan bahsediyor,Yurdumun her bir köşesinde İyimser güller açıyor .

Sonra… sonra biranda her şey eskiye dönüyor, Aynı yönetmeninin çektiği farklı bir filmi izlemek gibi bundan sonrası, Kulüp başkanları, asbaşkanlar, yöneticiler, federasyon, mhk, medya, Futbolcu olmayı başarmış ama insan olmayı becerememiş kişiklikler, isim isim yazmaya gerek yok ‘’kazma’’ ya da.. Midem bulanıyor, tiksiniyorum…

MK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder